8 Aralık 2014 Pazartesi

Karışıkmış Kaset

               
        Bazı filmler yalnızca film değildir. Onlar aslında bizi bir yerden alıp bir daha gidemeyeceğimiz  yerlere götüren ‘zaman makine’leridir. Tekrar hissetmemizin imkansıza yakın olduğunu düşündüğümüz duyguları yaşatan ‘duygu makine’leri de diyebiliriz belki.
‘Karışık Kaset’ tam da böyle bir film olmuş işte. Ona sadece film demek izlerken hissedilen duyguları görmezden gelmek demek. 1990lardan başlayıp 2014’e gelen film sizi bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Her insanın kendini anlatmak konusunda büyük zorluklar çektiği yaş aralığıyla 1990da başlıyor yolculuğunuz. Aşkını anlatamayp şarkılara sığınan bir genç 90lı yılların nev-i şahsına münhasır şarkılarını bir araya getirip karışık kaset yapıyor sevdiği kıza. Eminim herkesin yaşadığı bir an o. Ben bunları anlatamıyorum bari sen benim yerime anlat Sezen Aksu diyip kenara çekilmek. Geçmişi o kadar samimi şekilde hissettirmişler ki yaşadıklarınızı dün yaşamışcasına hatırlayabilirsiniz. Çalan şarkılar kalbinizin her bir odacığına ayrı ayrı dokunuyor.
      Ve zaman geçiyor yolculukta sene 2000. Kasetler gizli saklı köşelerine çekilirken sahneye cdler çıkıyor.  Bu kez karışık şarkılar cdlerde birleştirilip aşkı iletmekte kullanılıyor. 90lı yılların masumiyeti 2000lerde azalıyor sanki. Filmde bile bu his geçirilmiş seyirciye. Şarkıların sözleri kaybediyor naifliğini yıllar geçtikçe ama aşk isterse hala naif kalabilir. Birleşemedi bu yıllarda da kahramanlarımız.
      Sene 2014  her şeyin kolaylaştığı ancak yaşamanın zorlaştığı sene. İletişim kolay, sevilen şarkılara ulaşmak kolay. Bır tık ile ulaşabildiğimiz şarkılara eskilerde kaset dolduruyorduk saatlerce dinleyebilmek için. Ama o kez de yaşamak zor hissetmek zor. Hisleri iletmek kolay belki ama hissedebiliyorsanız. Film bu duyguyu öyle bir geçirmiş ki başrol oyuncusu 2014te giriyor ilk bunalımına. İlk defa o zaman anlıyor yılların geçtikçe hayatının düzene girmediğini. Biz zannediyoruz ki büyüdükçe hayat yoluna giriyor. Kocaman bir kandırmaca!
     Tedavisi ise tabi ki geçmişte. Yeniden eski yıllara sarılıyor hayatını yaşayabilmek için. Kuytu köşelere sakladığı kasetlerini çıkarıyor ve bu kez bir kitapta birleştiriyor duygularını. Yaşayabilmenin tek yolu geçmişten kopmamaktır; geçmişle şu anımız arasında köprü kurmaktır. Bu köprü görevini sanata gözü kapalı emanet edebiliriz. Şarkılar bizi geçmişe bağlar bugüne sabitler ve geleceğe göz kırptırır.
      Sonunda kazanıyor aşk. Şarkılarla başlayan film şarkılarla bitiyor ne yazık ki tek farkla. Karışık kasetlerimizin yerini önce cdler almıştı şimdi ise usb adında küçücük bir teknoloji. Artık kalplerimize sığdıramadığımız yoğun duygularımızı küçücük araçlara sığdırmak zorundayız.
      İyi ki şarkılar var dedirten bu samimi filme çok teşekkür ediyorum. İyi ki şarkılar var!